Yazılı belgeler aracılığıyla eski uygarlıkları inceleyen tarihsel bir bilim dalıdır.
Bir dili, o dildeki yazılı metinlerin eleştirel çözümlemesine dayanarak ele alan bir inceleme şeklidir. El yazmalarını ya da yayınları sistemli karşılaştırma yoluyla, tarih aracılığıyla özgün metinleri ortaya koyma ya da eleştirel bir biçimde inceler.
Filolojinin konusu
Filolojinin konusu yazılı metinlerdir. Dil bilimle yazının tarihi arasındaki sınırda yer alan filolojinin inceleme alanı kesin çizgilerle belirlenemez. Filolojinin gerçek yaratıcıları, Bergama ver İskenderiye’de Hellen hükümdarlarının kurduğu kitaplıklar çerçevesinde toplanan bilginlerdir. Bizanslı Aristophanes, Aristarkhos, Zenodotos vb. şairleri özellikle Homeros’u yorumlayıp tartışan sofistleri izleyen bu araştırmacılar, eldeki metinlerin değişkeleri ve çeşitli yorumları arasından geçmişin büyük yazarlarının gerçek metinlerini bulmayı amaçlamışlardır.
M.Ö II.YY’da , Yunanlılar bu bilimi Roma’ya getirmişlerdir. M.Ö I.YY’da Varro’nun De lingua latina (Latin dili üstüne) adlı yapıtı, antik dönemin sonuna kadar örnek niteliğini koruyacak bir filoloji anıtı sayılmıştır. Aynı özgünlükte olmasalar da, daha sonraki yapıtlar , elimizdeki antik yapıtları bize aktardıklarından önem taşırlar.
Rönesans ile birlikte Eskiler’in incelenmesi yeniden önem kazandı. Özellikle İstanbul’un fethi üzerine Batı’ya gelen Bizans’lı bilginler , antik filoloji yöntemlerinin yeniden değerlendirilmesine yol açtı. Öte yandan , metinlerin basımı ve yayımı , doğal olarak , bu metinler üzerinden eleştiri çalışması yapılmasını gerektirdi. Yeni bir bilimsel anlayışın da ortaya çıkması bu çalışmaları destekledi.